“Donald Trump’ın Grönland’ı, Panama Kanalı’nı ve hatta Kanada’yı Amerikan kontrolü dibine alma girişimleri, yeni bir Amerika imparatorluğu kurma planlarının bir parçası.
Bu bir rüyaydı, reel oldu.
Hayır hayır, hemen hemen Grönland, Panama, Kanada dahil değil; “İlginç zamanlarda yaşamanız dileğiyle” reel bir dilektir.
‘Hafızların birbiri ardına bozulmuş olduğu’ bir devre asla yaşanmadı.
Peki nelerdir bu ‘Grönland’?
İsminin anlamı ‘yeşil’ olsa da kar beyazı haritalardaki en büyük buz tabakasıyla kaplı, 3 kilometrekare genişliğinde. Atlantik Okyanusu’nun kuzeyinde, 2.166.086 kilometrekarelik, 57.000 sözü geçen olup, iç işlerinde Amerika Thule Hava Üssü ile özerk iken, dış işleri Danimarka’ya bağlıdır.
Peki bu bir dinlence değil, bir tebrik değil, niçin yeni eyalet numaraları şapkadan çıkan tavşan benzer biçimde listeleniyor? ABD Birleşik Devletleri’nin 47. Başkanı Donald J. Trump?
Üstelik resmi liderlik unvanını bile üstlenmeden.
Sonrasında yeniden nihayetinde söyleyeceğimizi baştan söyleyeyim: Tamamen romantik.
Evet, bu dahil edilecek ilk hamle değil; 1946’daki Harry Truman ve 2019’daki Trump, Amerika tarihinde iki başarısız hamle icra eden iki başkandır.
İnsan şunu sormadan edemiyor: Senelerdir Amerika liderlerinin gerisinde koşan bu zeminin ‘anlam’ı nelerdir?
Hatta Başbakan bile bu kutlamayı görür görmez ‘Danimarka’yı terk edelim, bağımsızlığımızı duyuru edelim’ diyor.
Arazinin en kalınca buz örtüsüyle kaplı bulunduğunu söylemek çok organik fakat konum bu şekilde değil.
Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda Libya ile imza atması ve Şark Akdeniz’de paradigmayı değiştirmesi, bazılarının hayallerinin suya düşmesine yol açan, hayatımızla beraber kelime dağarcığımıza yeni giren o kavram, tüm sorun: Deniz Yetkisi.
Normal olarak varlıklı maden yataklarına, hidrokarbon kaynaklarına, buzulların erimesi halinde ortaya çıkacak bereketli topraklara haiz olmak da işin bir ‘bonusu’.
Sadece ‘koridor savaşı’ Deniz Hakimiyeti Teorisi ile birleştirildiğinde 21. yüzyılın ‘büyük güç mücadelesi’nde aslolan savaşım odağının bu coğrafyalara döneceğini gösteriyor.
Ve organik iklim değişikliği; Bütün negatif yönleriyle jeostratejik önemin artması nihayetinde birtakım coğrafyaların önünü açacağı da açıktır.
Bu aşamada önümüzde en ‘stratejik’ bölge Şimal Kutbu, bakalım en ‘stratejik’ durum neresi?
Kıbrıs için ‘Akdeniz’in tayyare gemisi’ tabiri kullanılırsa Grönland bununla beraber ‘Arktik’in tayyare gemisi’dir.