
ABD bir kimlik krizinin ortasında ve muhtemelen düşündüğünüz türden değil. Milletimiz iğrenç bir iktisat ve ülkelerine olan itimatını kaybeden mutsuz insanoğlu tarafınca mahvoldu. Bu şekilde bir mutsuzlukta, siyasal koridorun her iki tarafındaki insanoğlu, probleminin deposu çoğu zaman bu denetim olsa da, hükümete hayatlarımız üstünde daha çok denetim elde eden “çözümler” önerir.
Amerikan deneyimi, yeniliği teşvik eden ve her zamankinden daha çok insanoğlunun gelişmesiyle sonuçlanan anayasal bir cumhuriyete haiz özgür piyasa sistemi vesilesiyle milyonların yoksulluktan kurtulmasının ve daha iyi bir yaşam kurmasının yolunu açtı. O köklere geri dönmeliyiz.
Bu fenomeni kitabın yazarı Dr. Samuel Gregg ile münakaşa fırsatım oldu. Bir Sonraki Amerikan Ekonomisi ve Amerikan Ekonomik Araştırma Enstitüsü’nün seçkin üyesi, bu ülkenin kurucu değerlerinin “özgürlük ve kişisel mesuliyet” üstüne kurulu bulunduğunu söylemiş oldu.
ABD’yı öbürlerinden ayıran şey, halkın kendi geleceğini belirleme vizyonuydu ve biz dünyanın en girişimci ülkesi olmaya devam ediyoruz. ABD’nın en eski idealleri, uzaktaki bir Kral’ın direktiflerini reddederek özgürlük ve mesuliyet talep ediyordu. Netice olarak, federal ve eyalet hükümetlerinin rolleri, aşırı erişimi sınırlamak ve özgürlüğü korumak için kontroller ve dengeler içeren bir federalizm sistemi tarafınca dikkatli bir halde yönetildi. Gregg’e bakılırsa, devam eden bu gözlem, göçmenlerin devamlı olarak evlerini terk edip ABD Birleşik Devletleri’ne gitmek için esin almalarının nedenidir.
ABD’nın bu temel kiracıları geçen yüzyılda daha azca tanımlandı. ABD, bireysel özgürlükler yerine giderek daha çok büyük hükümeti seçti ve böylece özgür piyasa kapitalizminin faydalarını azalttı.
Hükümetin büyük açılımları, ilerici dönemde, Başkanlar Teddy Roosevelt, Woodrow Wilson ve Herbert Hoover ile başladı. Bu zamanı açılımlar, Başkan Franklin D. Roosevelt’in Büyük Bunalım’ı uzatan ve derinleştiren “New Deal”ı tarafınca steroidlere konuldu. Aynı şekilde, Başkan Lyndon B. Johnson’ın “Büyük Cemiyet” programı, diğerlerinin yanı sıra Medicare ve Medicaid’in yaratılması kanalıyla hükümeti balon benzer biçimde şişirdi. Sonuçlar, hükümet programlarına bağımlılığın artmasıyla beraber devasa hükümet harcamaları olmuştur.
Başkan George W. Bush’un Medicare’i Kısım D ile genişletmesi, yaşlılar için fazlaca büyük bir maliyetle sorgulanabilir neticelerle bir miktar reçeteli ilaç kapsamı sağlamış oldu. Başkan Barack Obama’nın Obamacare’i, ABD sıhhat hizmetlerinin yüksek maliyetine ve azalan kalitesine katkıda bulunarak hükümet kontrolünü genişletti. Başkan Trump’ın Çin’i tarifelerle cezalandırma girişimi aslına bakarsak en fazlaca düşük gelirli Amerikalıları cezalandırdı. Son zamanlarda, Başkan Biden’ın 2022 “Enflasyon Düşürme Yasası”, enflasyonu düşürmeden ve vergi mükelleflerine büyük bir maliyetle hükümeti daha da büyütüyor.
Büyük hükümetin yarattığı temel sorunları çözme girişiminde hükümetin rolünü şişirmek, bugün de devam eden bir kısır döngü yarattı. Hükümetin müdahalesi, özgür insanların seçimlerini engelleyerek ve kafa karışmasını sağlayarak ekonomiyi bozar. Bu, Amerikalıların hükümetin sorunları piyasalardan yada bireylerden daha iyi çözebileceğine giderek daha çok inandıkları kültürel bir değişimin sonucudur.
Bu inanç kanıtlarla çelişmektedir. Piyasa insanlardan başka bir şey olmadığı için, özgür piyasalara olan inanç eksikliği aslına bakarsak özgür insanlara olan inanç eksikliğidir. Büyük hükümet çoğu zaman ekonomik ve toplumsal sorunların nedenidir, bu yüzden sorunları daha çok hükümetle çözmeye çalışmak sorunları daha da kötüleştirir. Hem kültürel hem de ekonomik tarih bilgisindeki ciddi bir eksiklik, post-modern toplumcu çözümlerin genç nesillere niçin giderek daha çok nüfuz ettiğini açıklamaya destek sağlar.
Gregg, daha eski ülkelerden değişik olarak, ABD’nın kimliğinin, kuruluşumuzu oluşturan “metinler, belgeler ve tartışmalar”dan geldiğini söylüyor. Anketler, her 3 Amerikalıdan yalnızca 1’inin vatandaşlık imtihanını geçebileceğini gösteriyor, şu sebeple bir çok metinlerimizde ve belgelerimizde belirtilen temel fikirlere aşina değil. Özgürlük ve kişisel mesuliyet benzer biçimde temel değerlerimizi unuttuğumuz süre, bir ulusal kimlik krizi neredeyse kaçınılmazdır.
Ulusumuzu büyük meydana getiren ilkelerden (özgür piyasa kapitalizmi, anayasal cumhuriyet ve kişisel mesuliyet dahil) ne kadar uzaklaşırsak, iktisatçı Friedrich Hayek’in “serfliğe giden yol” söylediği şeye o denli süratli yöneliriz.
Amerikalılar, yalnızca benzersiz tarihimizi öğrenerek ve özgür piyasa ekonomisinin ilkelerini ağır müdahalelerden uzak bir halde kavrayarak, harekete geçebilirler. sonraki Amerikan ekonomisi.