3 Temmuz 1776’da John Adams, eşi Abigail’e şu şekilde yazdı: “1776 Temmuzunun İkinci Günü, ABD Tarihinin en unutulmaz Epocha’sı olacak.” Bağımsızlık Bildirgesi’nin dünyayı belirleyecek bir vaka olacağı mevzusunda haklıydı, yalnız tarihini yanlış anlamıştı.
Adams yalnız değildi. İçinde yaşarken zamanı saptamak zor olabilir. Kimi zaman ufak vakalar beklediğimizden oldukça daha çok ehemmiyet kazanır. On seneler yada yüzyıllar sonrasına kadar etkilerini takdir edemeyiz. Öteki anlamış olur, ortaya çıktıkça açıkça tarihidir.
6 Ocak’ta ABD Kurultay Binası’na meydana getirilen hücum o anlardan biriydi. Ayaklanmanın eşi benzeri görülmemiş ve zamanı olduğu derhal anlaşıldı. Sadece tarihin içinde yaşadığımızı bilsek bile, uzun vadeli neticeleri tahmin edemeyiz. Mesela 20 yıl sonrasında geriye bakıp darbe girişimini Amerikan demokrasisinin çöküşüne doğru atılmış mühim bir adım olarak görebiliriz. Ya da otoriter dürtülerin zirve yapmış olduğu ve ulusun daha istikrarlı bir demokrasiye doğru yol almaya başladığı an olabilir.
6 Ocak ayaklanmasından iki yıl sonrasında bu soruya yanıt veremiyoruz. Sadece uzun süreden beri ilk kez, saldırının uzun bir düşüşün dikkate kıymet bir bölümünden ziyade dip nokta bulunduğunu umuyorum.
Geçtiğimiz yıl dört gelişme iyimserlik için bir niçin sunuyor.
İlk olarak, 6 Ocak Komitesi darbe girişiminin oldukça daha eksiksiz bir resmini sundu. Gayretli çabaları yardımıyla artık 2020 seçimlerini eyalet ve federal düzeylerde, mahkemelerde ve sonunda sertlik kanalıyla bozmaya yönelik yaygın girişimleri biliyoruz. Eski Başkan Donald Trump’ın, kaybettiğini bilmesine ve mühim bir seçmen sahtekarlığına dair hiçbir kanıt olmamasına karşın, bu girişimleri koordine etme ve kolaylaştırmadaki merkezi rolünü keşfettik. Komite ek olarak, bu planın şiddetli zirvesinin tesadüfi olmadığını, dikkatlice planlandığını da gösterdi.
Bilhassa federal yetkililerin sertifikasyon gününde tüm kanıtlar şiddetin gerçek bir olasılık bulunduğunu gösterdiğinde bir saldırıyı önlemedeki başarısızlığıyla ilgili sorular devam ediyor. Sadece son iki yılda saldırının anlatısı netleşti. Ayaklanmanın bir kaza ya da yalnız birazcık fazla ileri giden bir protesto bulunduğunu ciddi bir halde savlamak artık mümkün değil.
Komite başkanı Bennie Thompson’ın son duruşmada söylediği şeklinde, hesap verebilirlik başka bir darbeyi önlemenin en mühim adımıdır. Geçen yıl, Hakkaniyet Bakanlığı Kurultay Binası’na yasadışı yollardan giren, burayı yağmalayan ve onu korumakla görevli kolluk kuvvetlerine hücum eden yüzlerce isyancıya karşı suçlamada bulunmuş oldu. Bakanlık, saldırının yalnız piyadelerini değil, beyinlerini de görevli tutmak için adımlar attı. Kasım ayında, Yemin Koruyucuların lideri, olabilecek en yüksek suçlama olan kışkırtıcı komplo kurmaktan suçlu bulunmuş oldu. 6 Ocak şiddetinin en kötüsünü galeyana getirmiş şeklinde görünen beyaz üstünlük yanlısı milis Proud Boys’un lideri de aynı suçlamayla yargılanıyor.
Ve kim bilir en önemlisi, 2020 seçimlerini bozma çabalarının ve Trump’ın Florida’daki dinlence beldesinde gizli saklı belgeleri fena yönetim etmesinin kovuşturulmasını denetlemekle görevlendirilen hususi savcı, eski başkan ve müttefiklerini soruşturmak için tüm kasıtlı hızıyla hareket ediyor şeklinde görünüyor. 6 Ocak Komitesi, Hakkaniyet Bakanlığı’nın Trump’ı dört suçla suçlamasını tavsiye etti: resmi bir kovuşturmayı engellemek; hükümeti dolandırmaya çalışmak; hükümete yanlış beyanda bulunmak; ve bir ayaklanmayı kışkırtmak ve ona yardım etmek. Hususi avukat Jack Smith’in – bu hususi suçlamaları bırakın – suçlamalarda bulunup bulunmayacağı hemen hemen belli değil. Suçlamaların dikkate alınması oldukça pozitif yönde bir adım.
İyimserliğin bir başka sebebi de, Trump’ın birçok cephede yasal sorumlulukla karşı karşıya kalması sebebiyle popülaritesinin oldukça azca da olsa kayıyor şeklinde görünmesi. Özenle seçtiği adaylar, standart Cumhuriyetçi adaylar için uygun koşullar altında bile, çoğunlukla ara seçimlerde yitirdi. Bilhassa, seçim inkarcılığını dile getiren Trump tarafınca onaylanan önde gelen adaylar çoğunlukla yitirdi. 2022’de seçmenler, özgür ve adil seçimleri destekleyen adayları tercih etti. Bu mükemmel bir işaret.
Son olarak, Rusya’nın Ukrayna’yı yasadışı ve sebepsiz işgali ve Kiev’in esin verici direnişi, bizlere otoriterlik ile demokrasi arasındaki mücadelenin çıkarlarını hatırlattı. Ukrayna’yı desteklemek, sarsılması Trump’ın ilk görevden alınmasının odak noktası olan Ukrayna başkanı Volodymyr Zelensky’yi desteklemekle ilgili değildir. Bunu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yapıştırmakla da ilgili değil. Özgürlük mücadelesi, seçimlere inanan her ulusu etkisinde bırakır. Bir çok politikacının ve bir çok Amerikalının bu riskleri anladığını görmek cesaret verici.
Tüm bu pozitif yönde gelişmeler, milletimizin karşı karşıya olduğu zorlukları gölgelememelidir. ABD’nın partizan ayrımı hâlâ aşırı. Siyasal sertlik tehdidi azalmadı ve oy verme hakları devamlı hücum altında – iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik ve devam eden COVID-19 salgını şeklinde devam eden tehditlerden bahsetmiyorum bile. Gene de 6 Ocak’ın ikinci yıldönümünde ümit etmek için sebep var.