https://paddling.com/paddle/trips/trucchi-monopoly-go-ios-e-android-link-dadi-gratis-monopoly-go-2025 https://paddling.com/paddle/trips/come-avere-dadi-infinite-su-monopoly-go-dadi-gratis-su-monopoly-go-ios-android https://paddling.com/paddle/trips/nuovo-500-dadi-gratis-monopoly-go-per-ios-e-android-08fdgfd https://paddling.com/paddle/trips/1000-dadi-gratis-monopoly-go-generatore-dadi-infinite-su-monopoly-go-app-ios-android https://paddling.com/paddle/trips/link-2000-dadi-gratis-monopoly-go-link-dadi-gratis-su-monopoli-go-per-android-e-ios-2025 https://paddling.com/paddle/trips/trucchi-dadi-gratis-monopoly-go-hack-italiano-per-ios-y-android-dadi-illimitati-infinite https://paddling.com/paddle/trips/trucchi-monopoly-go-ios-e-android-link-dadi-gratis-monopoly-go-2025/?asdet https://paddling.com/paddle/trips/come-avere-dadi-infinite-su-monopoly-go-dadi-gratis-su-monopoly-go-ios-android/?wdug https://paddling.com/paddle/trips/nuovo-500-dadi-gratis-monopoly-go-per-ios-e-android-08fdgfd/?ri3s https://paddling.com/paddle/trips/1000-dadi-gratis-monopoly-go-generatore-dadi-infinite-su-monopoly-go-app-ios-android/?asod https://paddling.com/paddle/trips/link-2000-dadi-gratis-monopoly-go-link-dadi-gratis-su-monopoli-go-per-android-e-ios-2025/?rgt https://paddling.com/paddle/trips/trucchi-dadi-gratis-monopoly-go-hack-italiano-per-ios-y-android-dadi-illimitati-infinite/?saidw https://nothingbuttop10.bandcamp.com/album/paddletrip-italiano-obl-nuovo

Tue. Aug 5th, 2025
Geçiş anlatımı iyi mi sıfırlanır

Önümde gördüğüm fotoğraf çerçevesi altından yapılmış fakat çevrelediği fotoğraf işgalci bir orduyu tasvir ediyor. Bu, yeni nesilleri güçlendirmek için eğitim seanslarımda çoğunlukla kullandığım bir metafor. göçmenler ve sığınmacılar Hollanda’da. Onlara kendi altın çerçevelerini yapmalarını söylüyorum. Ve onları çerçevelerinin külden ya da hela kağıdından yapıldığına kimsenin inandırmasına asla izin vermemeleri gerektiğine ikna ediyorum. İnsanlara kendilerine inanmayı öğretmek oldukça önemlidir, şu sebeple onlar kendilerine inanmazlarsa başka kim inanacaktır? İltica sistemi mi? Politikacılar mı? Medya?

Sığınmacılar yada göçmenler yeni bir ülkeye geldiklerinde, çoğu zaman en önce medya vasıtasıyla gelişlerini öğreniriz. Kamusal irdelemenin kolaylaştırıcıları olarak medya, bu yeni gelenlerin ev sahibi ülke tarafınca iyi mi karşılanacağını şekillendirmede oldukça büyük bir rol oynuyor. Gerçekleri iyi mi sunacaklarına karar vererek, hem kamuoyunun hem de politikacıların düşünce oluşturması ve buna nazaran hareket etmesi için gidişatı ve hızı belirliyorlar.

Negatif bir ton belirlendiğinde, arkasından gelen kamusal ve siyasal tartışmalar, mültecileri ve göçmenleri durdurulması, denetim altına alınması ve savaşım edilmesi ihtiyaç duyulan işgalciler olarak tasvir ediyor. Bu kamuoyunu oluşturan medya, göçmenleri ve mültecileri belli bir çerçeveye oturtmayı böylece başarmış, böylece toplumsal ve siyasal gündemi belirlemiştir.

Medyanın vuvuzela’sı şu anda göçmenlerin ve mültecilerin Avrupa toplumlarının yanı sıra kıtanın kırılgan ulusal ekonomilerini ve güvenliğini tehlike arzettiği mesajını yayınlıyor. Güvenlikle ilgili argüman, bilhassa Avrupa vatandaşlarını terörizmin göçle bağlantılı olduğuna ikna etmek için kullanılıyor. Ve çalışıyor. Bazı seçimlerin kazanılması ve sığınmacı ve göçmenleri sınır dışı etme ve reddetme sözü veren hükümetlerin kurulmasıyla Avrupa’daki sağcı siyasal partiler büyük kazanımlar elde ediyor.

Her Perşembe Avrupa gazeteciliğinin en iyilerini direkt gelen kutunuza alın

Büyüyen bir Avrupa ülkesi sıralaması, iktidara geldiklerinde göçü durduracaklarına dair üstü kapalı yada açık sözlerle kampanya yürüten politikacılar tarafınca yönetiliyor. 2015’te Polonya aşırı sağcı bir hükümet seçerken, ertesi yıl İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrıldığını görmüş oldu, bu oylama büyük seviyede göç mevzusundaki retoriğin yönlendirdiği bir oylamaydı. Bunu sonrasında Avusturya ve İtalya’da popülist sağcı hükümetlerin seçilmesi ve 2018’de Macaristan’da Viktor Orbán’ın Fidesz partisinin tekrardan seçilmesi izledi. göçmenlerin ve sığınmacıların yaşamları dayanılmaz.

İdeal olarak, gösterim medyasını toplumun artan çeşitliliğini yönetmek ve iştirakı teşvik etmek için mühim bir vasıta olarak görmek isteriz. Sadece şu ana kadar, bilhassa Avrupa’da, bu görevi yerine getirmede ne yazık ki yetersiz kaldı. Bunun yerine Avrupa basını, Avrupa kıyılarına ulaşan sığınmacı ve göçmenleri tsunami benzeri bir kriz olarak çerçevelemede merkezi bir rol oynamayı seçti. Bu negatif raporlama, Avrupa vatandaşları içinde mültecilere ve göçmenlere karşı düşmanca tutumlara katkıda bulunmuştur.


Eski bir atasözünün söylediği şeklinde: “Aslan yazmayı öğrenene kadar her öykü avcıyı yüceltecektir.”


Ne yazık ki, işler daha da kötüye gidiyor, daha iyiye gitmiyor. Mültecileri destekleyen birkaç müessese yoruluyor yada hayal kırıklığına uğruyor ya da hükümetler mültecilere ve göçmenlere karşı daha düşmanca hale geldikçe desteklerini kaybediyorlar. Sanki geri dönüş yokmuş şeklinde görünüyor ve olumsuzluk dalgasını geri döndürmek neredeyse olanaksız görünüyor. Medyanın kendi inşa ettikleri çerçeveyi tekrardan keşfetmeye başlayacağına dair zayıf bir ümide güvenemeyiz – daha ilkin tartıştığımız şeklinde, tehlikeli bir işgalci ordunun resmini sınırlayan bir çerçeve. Bunun yerine göçmenler, kendi hikayelerini kendi bakış açılarından özetleyen yeni çerçeveler ve yeni resimler yapmaya başlamalıdır. Eski bir atasözünde olduğu şeklinde: “Aslan yazmayı öğrenene kadar her öykü avcıyı yüceltecektir.”

Değişik bir öykü anlatmak

Temmuz 2022’nin başlangıcında, dünyanın değişik yerlerinden ortalama 60 kişiyle beraber ZEMOS98 ve Conscience Afro tarafınca koordine edilen Haber Odasının Dekolonizasyonu programının bir parçası olmak suretiyle Madrid’e çağrı edildim. Benzer düşünen insanların bu toplantıları yardımıyla, her şeyin kaybolmadığını anladım. Bir çıkış yolumuz var. Mültecilerin ve göçmenlerin bununla beraber getirmiş olduğu pozitif yönde yönleri ve katma kıymeti vurgulayarak negatif anlatıyı değiştirmeye destek olabiliriz.

Medya bizlere ufak darbeler indirdiğinde, yüksekleri hedefleyeceğimiz mevzusunda tamamımız hemfikirdik. Negatif anlatıyı tekrardan çerçevelemek için somut stratejileri tartıştık. Geleneksel ana akım Avrupa gösterim medyası, Ukrayna’dan gelen sığınmacılar hakkında pozitif yönde bir görüntü çizebilir ve vatandaşlarını onları kollarını açarak kabul etmeye ikna edebilirse, ikimiz de aynısını, daha ucuz ve sınırsız ‘yeni’ medyayı kullanarak tekrardan dengeleyebiliriz. Algoritma negatiften pozitife. Pozitif mesajları ve göçmenlerin ve mültecilerin başarı hikayelerini ne kadar çoğaltırsak, algoritmaları otomatikman pozitif bir anlatıya o denli fazla yönlendireceğiz.

Örnek olarak Ukrayna’yı ele alalım. Baskın medya hepimizi, sınırlarımızı Ukraynalı mültecilere açmanın, vardıklarında kalacakları bir yer vermenin, onlara evler vermenin ve onları topluluklarımıza kabul etmenin etik bir yükümlülüğümüz olduğuna inandırdı. Sadece bu ani cömertlik patlaması, yalnızca yerinden edilmiş bu insanların Vladimir Putin’den kaçmaları sebebiyle değildi – sığınmacı olmalarına karşın, çoğumuz şeklinde göründükleri gerçeğini gözden kaçırmak zor. “Biz” derken, çoğu zaman sarı saçlı ve mavi gözlü beyazları kastediyorum. Bu kişisel hikayeyi sizinle paylaşmak, Avrupalıların çoğuna benzemeyen bazılarımızın bu medya anlatısını iyi mi özümsediğimizi anlamanıza destek olabilir.

Madrid’den döndüğümde, Utrecht’teki mahallemde bir şeylerin değiştiğini fark ettim. Muhtemelen mahalli bir gazetede Ukraynalı mültecilerin gelişiyle ilgili benim kaçırdığım bir şeyler yayınlanmıştı. Tek bir çevrimiçi medya yada TV kanalı da beni bu mevzuda uyarmadı. Eve geldiğimde bir yolcu gemisi gördüm ve ansızın mahallemde bir sürü insan dolaşıyordu. Aklıma derhal mültecilerin değil turistlerin düşünceleri geldi. Niçin? Niye? Zira mültecileri beyaz insanoğlu olarak görmedim.

Hepimiz sığınmacı olabilir

Utrecht’teki evimin tarafındaki yolcu gemisinin gezgin taşımış olduğu varsayımım, bilhassa kendi yer değişiklik yapma geçmişim göz önüne alındığında, asla yapmamam ihtiyaç duyulan bir varsayıma dönüştü. 1990’larda savaşın yıktığı Sierra Leone’den kaçmıştım ve görünüşe nazaran ben de bir tek bana benzeyen insanların sığınmacı olabileceğine inanan zihniyetin tuzağına düşmüştüm. Ek olarak gazetede hükümetin mültecileri teknelerde barındırdığını okumuştum fakat bu teknelerin lüks yolcu gemileri bulunduğunu düşünmemiştim. Gelecekte bigün, bir yolcu gemisinde dünyayı dolaşmayı hayal ediyorum ve mültecilerin bu lüks gemide kalması benim için düşünülemezdi.

Gerçeği öğrendiğimde kendimle ilgili hayal kırıklığına uğradım, şu sebeple yeni komşularım sığınmacılar değil, mültecilerin neye benzediğiyle ilgili negatif klişelere bilgisizce katıldığım için. Öğrendiğim şey, her insanın sığınmacı olabileceği. Cildinizin rengi yada ne kadar varlıklı olduğunuz mühim değil. Cenk herkesi mülteciye çevirebilir.

Her gün akşam yürüyüşümü yolcu gemisinin demirlediği kıyı süresince yaptım fakat orada 200 savunmasız mültecinin kaldığını ve korunmaya ihtiyacı bulunduğunu gösteren hiçbir şey görmedim. Bu, girişte güvenlik yada polisin olduğu ve ek olarak mahalli sakinlerin görünür protestolarının ve devamlı polis varlığının bulunmuş olduğu düzgüsel sığınmacı merkezleriyle taban tabana zıttır. Bu grupta durum bu şekilde değildi. Oldukca iyi görünüyorlardı. Site çevresinde herhangi bir protesto olmadı.

Çerçeveyi altın olarak değişiklik yapmak

Her şey görsellikle ilgili. Bu mültecilerin niçin aynı koşullarda siyah yada Asyalı göçmenlerle aynı muameleyi görmediklerini düşünmeye başladım. Bu sığınmacı grubundan meydana gelen herhangi bir hastalık şikayeti duymadım. Baş belası muamelesi görmüyorlardı. Polise haber veren kimse olmadığı için miydi? Kim bilir merak ettim, şu sebeple bu mahallede beyaz Hollandalılar azınlıkta.

Yakınlarda yaşayanların çoğunluğu Faslı ve Türk ve akıllarında evlerinden kaçan insanlardan yakınma etmekten başka şeyler var. Aslına bakarsak hiçbir şeyden yakınma ettiklerini duymuyorum. Müziğimin sesini açsam bile, kimse gelip bana sesini kısmamı söylemiyor. Önceki mahallemden değişik olarak, “egzotik” Afrika yemeklerinin kokusu hakkında herhangi bir yakınma duymuyorum. Bu mahallede oldukça iyi geçiniyorum fakat belediyenin, polisin ve müteahhitlerin aynı fikirde olduğundan güvenilir değilim.

Beyaz tenlerinin yanı sıra, bu yeni sığınmacı grubunu ötekilerden değişik kılan şey, daha savunmasız olanların çoğunlukla hanımefendiler, çocuklar ve yaşlı erkekler olmasıdır. Bu mantıklı: genç adamlar ön saflarda, ülkelerini işgalci bir Rus gücüne karşı korumak için çaba sarfetmek ve yeni komşularımın eve dönerek özgürce yaşamalarına izin vermek için savaşıyorlar. Yürüyen yeni komşularımı gördüğümde kocalarını, oğullarını, adam kardeşlerini, amcalarını ve kuzenlerini kaybetmeleri geliyor aklıma. Lüks bir yolcu gemisinde yaşıyor olabilirler fakat onlarla yerimi dünyanın tüm altınına değişmem.

Daha iyi temsil edilmek için

Çerçeveleme, iletişimin mühim bir parçasıdır. Avrupalılar Afrika ve Asya’yı ziyaret ettiklerinde kendilerini göçmen olarak tanıtıyorlar; data ve kaynaklarını mahalli halkla paylaşmaya gelen uzmanlığa haiz kişiler. Bunun daima bu şekilde olmadığını ve bir çok süre bu ülkelerden data ve organik kaynakları almaya geldiklerini tamamımız biliyoruz. Ayrıca Afrika ve Asya’dan insanoğlu Avrupa’ya vardığında aynı çerçeveye haiz değil. Bunlara göçmen yada sığınmacı denir. Acınmayı hak eden insanoğlu, desteğe gereksinim duyan insanoğlu yada korkulması ve kovulması ihtiyaç duyulan işgalci bir ordu olarak anılırlar.

Bu negatif anlatıyı değiştirebilmek için beraber çalışmak, çerçeveyi kül ve hela kağıdından, Avrupa’nın şömine rafındaki öteki çerçevelerin yanında gururlu bir yer işgal edebilecek altın bir çerçeveye dönüştürmeye destek olacaktır.

? Orijinal yazı üstünde ZAM Dergisi
Bu yazı, Avrupa Kültür Vakfı tarafınca yönetilen ve öteki beş Avrupalı ​​ortakla ortaklaşa yürütülen, AB tarafınca ortaklaşa finanse edilen Avrupa Birliği’ndeki Göçmenleri Tekrardan Çerçevelendirme projesi çerçevesinde yazılmıştır.

By admin