Avrupa Komisyonu’nun Yunanistan’ı iltica ihlalleri nedeniyle mahkemeye götürme tehdidi, AB tarafından finanse edilen merkezleri içerebilir.
Münferit vakaların detayları gizli kalsa da, Yunan medyası ihlalleri bildiriyor Bu merkezlerde gözaltı ve tanınan mülteciler için sosyal yardımlara erişim ile ilgilenin.
-
Margaritis Schinas, soldan üçüncü, Kos’taki AB tarafından finanse edilen “kapalı kontrol erişim merkezinde” kurdeleyi kesiyor (Fotoğraf: Avrupa Birliği, 2021)
Avrupa Komisyonu, baskı yapıldığında vakalarla ilgili herhangi bir içgörü sağlamayı reddetti.
Ancak merkezlerin beşi Yunan adalarında, biri Türkiye ile Meriç kara sınırı yakınında olmak üzere üçü Yunanistan anakarasında bulunuyor.
Yunanistan merkezli Mülteci Destek Ege adlı STK’nın hukuk yetkilisi Minos Mouzourakis, “Ada tesisleri AB tarafından finanse ediliyor ve Yunanistan da geri kalanı için fon alıyor” dedi.
AB hukuku, gözaltının yalnızca son çare olarak kullanılması gerektiğini söylüyor. Ancak Yunan makamlarının sığınmacıları tıbbi kontroller, parmak izleri ve diğer işlemler sırasında merkezlerde fiilen alıkoyduğu söyleniyor.
Oxfam AB ofis başkanı Evelien van Roemburg, onları hapishane benzeri olarak nitelendirdi.
“Bu merkezlerin gerçekten sorun olduğu birçok yol var. Ve bu yetersiz bir ifade” dedi.
Van Roemburg, dikenli tel örgüler, gözetleme kameraları ve kapılarda parmak izi tarama ile çevrili AB tarafından finanse edilen kapalı kontrol erişim merkezlerinden bahsediyor.
AB, Yunanistan’ın Leros, Midilli, İstanköy, Sakız ve Sisam adalarına yayılmış beş tanesini 276 milyon Avro karşılığında finanse etti. Bu türden ilk merkez Yunanistan’ın Sisam adasında açıldı ve hem Avrupalı hem de Yunan makamları tarafından güvenli ve onurlu olarak ilan edildi.
Avrupa Komisyonu’nun “Avrupalı Yaşam Tarzımızı Teşvik Etmekten” sorumlu Üyesi Margaritis Schinas, 2021’de açılan Kos tesisini tarihi olarak nitelendirmişti.
Van Roemburg, “Yaralanmaya gerçekten hakaret ekleyen şey, bunların hepsinin AB fonları tarafından finanse edilmesidir” dedi. “Yani bu anlamda komisyon da bu işin suç ortağı, bu da tüm bunları oldukça zorlaştırıyor, değil mi?”
Van Roemburg, diğer STK’larla birlikte yıllardır Avrupa Komisyonu’na Yunanistan’a karşı ihlaller başlatması için baskı yaptıklarını söylüyor.
Geçen hafta Avrupa Komisyonu dinlemiş ve ihlaller nedeniyle Yunanistan aleyhine iki dava açmakla tehdit etti. Yunanistan’ın Komisyon tarafından gündeme getirilen soruları yanıtlamak için 27 Mart’a kadar süresi var.
İlki, AB kabul koşulları yasasının olası ihlalleri ve bildirildiğine göre AB tarafından finanse edilen tesislerde fiili gözaltı ile ilgilidir. İkincisi, AB yeterlilik yasasının olası ihlalleriyle ilgilidir.
İkincil hareketler
Yunan medyası, davanın tanınan mültecilere sosyal refaha erişim hakkı verilmesiyle ilgili olduğunu bildirdi.
AB hukuku, üye devletlerin vatandaşlarıyla aynı koşullar altında sosyal refaha erişimi garanti etmesini gerektirir. Ancak Yunanistan’daki mülteciler, bazı yardımlar için en az beş yıl, diğerleri için 12 yıla kadar ikamet süresi talep ediyor.
Bu, yakın zamanda tanınan mültecilerin bu tür yardımlardan muaf tutulacağı anlamına gelir. Erişim eksikliği, bazılarını diğer AB ülkelerinde yardım aramaya zorlayabilir.
Bir kez öğrenildiğinde, bazen Yunanistan’a geri gönderilemezler.
Örneğin, Almanya ve Hollanda’daki mahkeme kararları, entegrasyon ve haklara erişim söz konusu olduğunda mülteciler için Yunan standartlarını hatalı bulmuştur.
O zamandan beri bir avuç AB ülkesi, sığınmacıların ve mültecilerin Yunanistan’dan Avrupa’nın başka yerlerine yerleşmek için ülkeyi terk ettikleri sözde ikincil hareketlerden şikayet ediyor.
Bunlar arasında Almanya, Fransa, Belçika, Lüksemburg, Hollanda ve İsviçre’den bakanlar var.
Altısı da 2021’de Avrupa Komisyonu’na gönderdikleri ortak bir mektupta, “mülteciler için Yunanistan seyahat belgeleriyle seyahat eden” insan sayısındaki “hızlı artıştan” şikayet ettiler.
Bu haftanın başlarında, Avrupa Komisyonu başkanı Von der Leyen, artan sayıda ikincil hareket olduğunu söyledi.
Ayrıca, ikincil hareketleri azaltma çabalarının AB devletlerinden daha fazla dayanışma gerektirdiğini de kaydetti.
Operasyonel açıdan, AB devletlerinin sığınmacıları Yunanistan ve İtalya gibi sözde cephe ülkelerinden yeniden yerleştirmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Ancak AB liderleri bunun yerine dış sınırları daha fazla duvar ve gözetimle güçlendirmeyi tercih ettiğinden, bu tür çabalar kısa sürede boşa çıktı.