Ebeveyn kaybı kekemeliği tetikliyor – Sağlık Haberleri

Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, kekemeliğin çoğunlukla çocukluktan itibaren görülmeye başladığını söyleyerek, “Kekemelik, konuşmakta istemsiz zorlanma ve konuşma sürecinde kelime çıkarılmasında gerginlik duyma olarak ifade edilebilir. Akıcı dilde bozulma olmamasına rağmen, ifade edici dil işlevlerinde bozulma hâkimdir. Çoğunlukla erken çocukluk döneminde 3-10 yaş aralığında ortaya çıktığı görülmekle beraber, yetişkinlik döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Klinik çalışmalara bakıldığında kekemeliğin 10 yaş altı çocuklarda görülme sıklığı yüzde 1.4, yetişkinlerde ise bu oran yüzde 1 ila yüzde 2 arasında değişiyor” dedi.

KORKU NEDEN OLABİLİR

Kekemeliğe nelerin sebep olabileceğini ise Baş, şöyle açıkladı: “Travmatik bir yaşantıya maruz kalma, aşırı korkma, şiddete (cinsel, fiziksel, duygusal, sözel) maruz kalma, fiziksel, duygusal veya psiko-sosyal açıdan ihmal edilme, özgüven kaybı, akran zorbalığı, ebeveynlerden birinin kaybı, psikiyatrik bozukluğu olan ve tedavisi tamamlanmamış bir ebeveynle yaşama gibi etkenler bireyin özyeterlilik (özgüven, öz-saygı) ve özerklik dengesini bozmaktadır. Bu duruma insan vücudu, kelimelerde akıcılığı bozma şeklinde bir yanıt verebilmektedir.”

İLETİŞİMDEN KAÇINABİLİR

Hastalığın en yaygın belirtilerini ise Baş, şöyle sıraladı: “Konuşmanın akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozulma, düzensiz nefes alma-nefes verme, hecelerikelimeleri en az üçer kez yineleme, ünlü ve ünsüz sesleri uzatma, iletişim sırasında huzursuz olduğu için iletişimden kaçınma ve konuşurken zaman kaybetme.”

ÖFKE KONTROLÜNDE ZORLANIRLAR

Kekemelik problemini yaşayanların, dertlerini anlatamadığını da belirten Baş, şunlara dikkat çekti: “Bu yüzden utanabilirler, sinirlenip kızgın davranışlar sergileyebilirler. Zaman zaman da terleyebilirler ve elleri titreyebilir. Birilerine çok önemli bir şeyi anlatmaya çalışırken karşı tarafın bir süre sonra sıkıldığını, yüzünü çevirdiğini ve hatta iletişimin başlamadan sona erdirdiğini görebilirler. Çoğu zaman depresif hissederler. Stres etkenleriyle karşılaştıklarında öfke kontrolünde zorlanırlar, bu onların konuşma akıcılığında daha da zorlanmalarına neden olur ve zamanla içe kapanırlar.”

NÖROLOJİK OLABİLİR

Kekemeliğin yetişkinlikte de ortaya çıkabildiğinin altını çizen Baş, şunları söyledi: “Yetişkinlikte aniden ortaya çıkan bir tablo, nörolojik bir bozukluğa işaret edebilir. Mutlaka vakit kaybetmeden uzman desteği alınmalıdır. Bazı vakalarda ise psikolojik sebeplerin tetikleyici faktör olduğu görülebilmektedir.”

KENDİ KENDİNE GEÇER DEMEYİN

Kekemelik yaşayan danışanın belirgin bir kaygı duyduğunu ve etkin iletişim kurmada problem yaşadığını dile getiren Baş, onlara nasıl yaklaşılması gerektiğini şöyle açıkladı: “Doğru bir zamanda destek alınmazsa, semptomlar kalıcı hale gelebilir. Katılım sağlaması gereken aktivitelere dair motivasyon yitimi gerçekleşebilir. Okulda ve iş yaşantısında ivme kaybı yaşanabilir. Bu bağlamda bütünsel bir tedavi programı gerekir. Kendi kendine geçmesi beklenmemelidir.”

OTİZM İLE KARIŞTIRMAYIN

Her çocuğun yaşadığının kekemelik olmayabileceğini de belirten Baş, “Bazen zekâ geriliği, otizmde gözlenen kelime tekrarı (ekolali), yaygın gelişimsel bozukluk kategorisinde yer alan asperger bozukluğu, uyaran eksikliği bozukluğu, özgül öğrenme bozukluğu veya istismara/ihmale maruz kalma neticesinde de benzer semptomlar görülebilir. Bunlar kekemelikten tamamen farklıdır ancak karıştırılması da olasıdır. O yüzden bulguların klinik anlamda gözlenmesi gerekir” dedi.

KONUŞMA VE OYUN TERAPİSİ

Kekemelik tedavisinde başarı oranının oldukça yüksek olduğunu belirten Baş, “Erken tespit edilen süreçlerde, ailelere ve öğretmenlere doğru yaklaşım tarzları öğretildiğinde, bozukluğun sönmesi çok daha olasıdır. Özellikle konuşma terapisi, oyun terapisi, bireysel terapi, dışavurumcu sanat terapisi ve aile terapisinden fayda görülmektedir. Fakat ek tanısı olan vakalarda (örneğin özgül öğrenme bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi) tedavi süresi uzayabilmekte ve strese bağlı yeniden semptomlar görülebilmektedir. O yüzden terapilerle birlikte yaşam şeklinin değiştirilmesi, ev içerisinde yüksek sesli ve hızlı konuşmaların azaltılması, sakinliğin ön plana alınması, huzur ve mutluluk ortamının sağlanması önemlidir” dedi.

Yorum yapın