Dış ilişkiler uzmanı yazarı Mercy Kuo, ABD Asya politikasına ilişkin çeşitli içgörüleri için dünyanın dört bir tarafındaki mevzu uzmanları, siyaset uygulayıcıları ve stratejik düşünürlerle tertipli olarak bir araya geliyor. Peterson Institute for International Economics kıdemli üyesi ve “The Cashless Revolution: China’s Reicad of Money and the End of America’s Domination of Finance and Technology” (Public Affairs 2022) kitabının yazarı Martin Chorzempa ile meydana getirilen bu söyleşi, “The Cashless Revolution: China’s Reinvention of Money and the End of America’s Domination of Finance and Technology” (Public Affairs 2022) kitabının yazarı Martin Chorzempa ile meydana getirilen bu söyleşi, Trans-Pasifik Görünümü İçgörü Serisi.
Çin’in fintech devriminin temel bileşenlerini tanımlayın.
Fintech, geri kalmış bir finansal sistemi dünya lideri bir teknoloji uygulayıcısına dönüştürdü. Her şey, teknoloji firmalarının kendilerinin buluş etmesi ihtiyaç duyulan çevrimiçi ödemelerle başladı şu sebeple Çin, bizim kanıksadığımız kredi kartlarına dayalı uygun sistemden yoksundu. Sadece hemen sonra ödemeler, yatırım yapmak ve kredi almak şeklinde bir bankayla yapabileceğiniz neredeyse her şeyi çevrimiçi ve çevrimdışı hizmetlerden oluşan eksiksiz bir ekosistemle birleştiren süper uygulamalar oluşturmanın temeli haline geldi. Mobil bankacılık uygulamanızın yanı sıra Venmo, Messenger, Uber, Twitter ve Kindle’ı bir arada düşünün.
Çin’in mali baskısının unsurları ve tesirleri nedir?
Mali baskı, sınırı olan rekabet ve seçeneğe haiz, devlet ağırlıklı bir mali sistem anlamına geliyordu ve tümü, ucuz kredilerin devlet önceliklerine akabilmesi için insanların tasarruflarını düşük faiz oranlarıyla bankalara akıtmak suretiyle tasarlanmıştı. Çoğu zaman mevduat getirisi enflasyonun altındaydı! Yenilik yapmak için düşük baskı ile oldukca tekelciydi. Fintech bu sistemi bozarak, bankaların rekabet edebilmek için şekillenmesine ve daha iyi hizmet sunmasına neden olan rekabeti getirdi.
Çin’in toplumsal kredi sistemi ile finansal risk üstündeki baskı arasındaki ilişkiyi açıklayın.
Her ikisi de, hem artan riskten kaçınma hem de hükümetin iktisat üstündeki denetimini artırma arzusu da dahil olmak suretiyle, Xi Jinping yönetimindeki büyük bir değişimden kaynaklanıyor. Toplumsal kredi distopik görünebilir, sadece kökleri, mahkeme kararlarını uygulamadaki şaşırtıcı bir yetersizlik şeklinde gerçek sorunları çözme girişiminden gelir. Riske yönelik baskı, benzer şekilde, finansta yaygın olan kanunları çiğnemenin, denetim altına alınması ihtiyaç duyulan büyük finansal kriz riskleri yarattığına dair meşru endişelerden meydana gelmektedir. Haber yaptıkları için başı belaya giren gazetecilere uygulanan tayyare ve tren yasakları şeklinde cezalar çoğaldıkça ve daha acımasız hale geldikçe, toplumsal kredide gördüğümüz şeklinde, her ikisi de oldukca ileri götürülebilir.
Çin’in fintech’inin denizaşırı erişimini inceleyin.
Çok önemli mahalli başarılarına, bolca ana paraya, verilere ve ileri teknolojiye karşın Çinli fintech’in yurtdışındaki erişiminin ne kadar sınırı olan olması hakikaten şaşırtıcı. Düzinelerce ülkedeki Çinli turistler ve öğrenciler Alipay ve WeChat Hisse ile ödeme yapabilirler, sadece yurt haricinde kullanıcı kazanmakta büyük seviyede başarısız oldular.
Bu kısmen, WhatsApp şeklinde ABD şirketlerinin toplumsal medya pazarında WeChat’i geride bırakmayı başardığı Çin’den değişik bir dış pazara uyum sağlama şeklinde klasik iş zorluklarından kaynaklanıyor. Bununla beraber, büyük seviyede, ulusal güvenlik endişeleri sebebiyle, bilhassa de süper bir uygulamanın çalıştırılmasının karşılayacağı yabancı vatandaşlara ilişkin duyarlı verilere erişim mevzusunda karaya oturdular.
Çin’in nakitsiz devriminin ABD’nin finans ve teknoloji hakimiyetine iyi mi son verdiğini değerlendirin.
Fintech’teki düşünce akışı, Mark Zuckerberg ve Elon Musk şeklinde Silikon Vadisi devlerine esin veren Çin’deki bir zamanlar taklitçilerin artık kilit inovasyon alanlarında önder olmasıyla tersine döndü. ABD’nin hala oldukca büyük avantajları var, sadece Çinli firmalar internasyonal alanda daha rekabetçi hale geldikçe ve yaptırımlar şeklinde jeopolitik kaygılar birçok ülkeyi mevcut ABD’ye dayalı sisteme alternatifler aramaya yönelttiğinden kayıtsız kalamaz.