Pazar günü ABD’de prömiyeri meydana getirilen 1923, Taylor Sheridan evreni ya da daha kolay bir ifadeyle “Taylorverse” adını taşıyan devasa bir tv imparatorluğunun son olarak üyesi. Bir zamanlar savaşım eden bir erkek oyuncu olan Sheridan, Sicario (2015) ve Hell or High Water (2016) filmlerinde aksiyon ve karmaşık karakterleri birleştiren, beğenilen senaryolara haiz filmler yazmaya yöneldi ve hemen sonra Wind River’ı (2017) yazıp yönetti. Sadece beraber yarattığı eski moda Yellowstone, onun için her şeyi değiştiren popüler bir başarıydı. Sheridan o zamandan beri 1923’ü ve daha eski bir Dutton kökenli dizi olan 1883’ü Paramount ile birden fazla şov için bildirilen 200 milyon dolarlık bir sözleşmenin parçası olarak yarattı. Bunlar içinde Sylvester Stallone’lu şu anki Tulsa King ve Jeremy Renner’lı The Mayor of Kingstown ve yakında çıkacak iki dizi, uygar Yellowstone yan ürünü 6666 ve Zoe Saldana’lı CIA draması Lioness içeriyor.
Taylorverse’in politikası nedir?
Üç Dutton ailesi serisi, kısmen tekil, retro vizyonları sebebiyle bir fenomendir. Sheridan’ın şovları, Eski Batı’nın ve Amerikan bireyciliğinin kahramanlık mitini kucaklayarak günümüzün giderek daha çok bölünmüş olan ülkesi için tekrardan buluş ediyor. Paradoksal bir vizyondur. Gösteriler, beyaz yerleşimcilerin Yerli Amerikalıları ağlatısal bir halde soyup fena işlem ederek toprağı gasp ettiğini daima kabul etti. Bununla beraber, dizinin mesajı şu şekilde görünüyor: Hey, Dutton’lar artık ona sahipler ve geri vermek için asla aceleleri yok. Dutton kahramanları en direkt, patriklerin yargı sürdüğü ve hükümetin onları kendi hallerine bıraktığı, yüceltilmiş bir geçmişe dönmek isteyen muhafazakarlara hitap ediyor. Sadece şovlar, liberal seyircilere de ulaşmak için kültürel olarak yeterince zor ve dram kadar keyifli.
Sheridan, dizilerinin sık sık adlandırıldıkları şeklinde Cumhuriyetçi “kızıl devlet gösterileri” olmadığını söylemiş oldu – gene de açık siyasal ifadelerden kaçınsalar da iddiası samimiyetsiz. Yellowstone’un ülkenin geçmişte daha iyi olduğu yönündeki ısrarlı fikriyle ülke siyaseti kısa sürede bir parlama noktası, şov hakkında kültürel sohbetin merkezi bir parçası haline geldi. John Dutton, devamlı olarak çiftliğini ele geçirmek isteyen Yerli Amerikalılar ve büyük şirketlerle savaşım ediyor. Hükümete, şehirlilere ve çevrecilere sövüyor. Şovun beşinci sezonu olan bu sezonda, “Ben ilerlemenin zıttıyım. Ben onun dayak attığı duvarım” sözüyle Montana’nın valisi oldu. Vali Dutton’ın siyasal partisi hiçbir süre öyleki ya da bu şekilde kabul edilmez, sadece bu ileti tutucu değilse (ufak bir c ile), hiçbir şey değildir. Sosyolog ve kültür eleştirmeni Tressie McMillan Cottom’un şov hakkında Vulture ile yapmış olduğu bir tartışmada söylediği şeklinde, “Yellowstone büyük seviyede kuvvetli bir kültürel nesne şundan dolayı milyonlarca insana siyasal bir nesne şeklinde gelmiyor”. Ve daha geçen hafta The New York Times, diziyi açıkça “Amerikan siyasetinin bir aynası” olarak nitelendirdi. Arkasından gelen yazı, dizinin çekiciliği hakkında gazetenin “süper hayranlar” olarak adlandırdığı siyasal yelpazenin dört bir yanından oluşan bir odak grubuydu. Bu özelliğin kendisi, diziyi “özgünlük” ve Dutton ailesinin sıkı bağları için öven mülayim yanıtlarla, sonuçlar hayal kırıklığı yaratsa da, Yellowstone’un kültürel olarak ne kadar merkezi hale geldiğinin bir göstergesidir.