Fransız Art Deco’nun koleksiyonerler ve tasarımcılar için çekiciliğinin bir parçası olan, Kübizm’in etkisi olan bu belirgin modernitedir. 1930’dan kalma Le Chic! French Dekoratif Sanatlar ve Mobilya sergisinin miras küratörü Gérald Remy, “Ayık, net ve temiz hatlarıyla bu mobilya, eski bir parçayı çağdaş iç mekanlara entegre etmek isteyen birçok meraklının beklentilerine karşılık geliyor” diyor. 1960’a kadar.
Ve şimdi, bu koleksiyoncuların eşyaları en hışırtılı evlerde ortaya çıkıyor. ABD’li tasarım firması Hoedemaker Pfeiffer, Seattle’da mimar Lionel Pries tarafından yüzyıl ortasından kalma bir evde, Fransız Art Deco’nun en ünlü temsilcilerinden biri olan ve rustik ve modernist bir doğaya sahip parçalar tasarlamasıyla tanınan Charles Dudouyt tarafından bir büfe koydu; ve Guillerme et Chambron’un Deco sonrası dönemde tasarladığı ancak hala birçok Deco formuna sahip olan bir çift ezilmiş kadife sandalye.
Hoedemaker Pfeiffer’in proje yöneticisi Peak Petersen, “1970’lerin başlarındaki birçok mobilya tasarımı, Art Deco şekillerinden ve biçimlerinden ipuçları aldı,” diye açıklıyor. Firma ayrıca, “daha sonraki Art Deco ustalarını besleyen formda tekrarın başlangıcına sahip” olan 18. yüzyıldan kalma bir İsveç Barok kabini kurdu.
Hoedemaker Pfeiffer’den Tim Pfeiffer, 1997’den 2008’e kadar Paris’te Ralph Lauren’de çalışırken Fransız Art Deco hatasını kaptı ve bit pazarlarında parçalar aramaya başladı. “Hem mimaride hem de dekoratif sanatlarda dönemin doğasında bulunan zarif şekil disiplinine aşık oldum.”
Mükemmel oranlar
Bu arada, New York’un SoHo’sunda bir çatı katı için tasarım firması Jesse Parris-Lamb, New York City Deco dönüm noktası olan 1930’ların Chrysler Binası’ndan ilham aldı ve Dudouyt ve Paul Frankl tarafından parçalar halinde getirildi. Yeniden kaplanmış Dudouyt yemek sandalyelerinin “sağlam, etli ve inanılmaz rahat” olduğunu söyleyen Amanda Jesse, tasarımcıyı ekliyor: “Kesinlikle kendisine ait olan zarif oymalarla tıknaz oranları süslemenin bir yolu vardı.” Bardaki oluklu cam aplikler 1930’ların sonlarından.