İsrail sonrası yeni Ortadoğu’ya doğru

Gazze‘de sekiz gündür çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere iki bini aşkın sivili hunharca katleden işgalci İsrail rejimi, suç ortağı Batı ile birlikte Filistinlilere karşı insanlık tarihinin en büyük soykırımını planlıyor. Hedefi Gazze’yi içindeki 2 milyon 300 bin siville birlikte haritadan silmek.

Ancak barbarlıkta sınır tanımayan siyonist rejim ne yapsa da yaklaşan sondan kurtulamayacak. Bölgesel ve küresel realite buna işaret ediyor. Zira dünya kamuoyunun sabrı taştı. Tasması Yahudi lobilerinin elindeki Batılı devletler dışında dünyanın dört bir yanında yeni bir öfke birikiyor.

Türkiye liderliğindeki İslam ülkeleri başta olmak üzere ABD’nin İsrail terörü yoluyla Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme planlarını kendi çıkarları için ölümcül gören Rusya ve Çin gibi aktörler de bölgemizdeki jeopolitik inisiyatifi Batı’ya ve şımarık çocuğu İsrail’e bırakmama konusunda hayli kararlı bir duruş sergiliyor.

Bu konuda yeni bir global konsensüsten bahsedebiliriz. Küresel çaptaki bu yeni dip dalga siyonist rejimi de ona payandalık yapan Batılı emperyal merkezi de temellerinden sarsacak mahiyette görünüyor.

***

Burada Hamas’ın ‘yenilmez İsrail mitini’ darmadağın ettiği destansı taarruzun hakkını teslim etmek lazım. Bu hamlenin, insanlığın vicdanındaki en dayanılmaz lekeye dönüşen siyonist rejimin artık tarihin çöplüğüne atılması gerektiği konusundaki küresel bilincin yeniden filizlenmesinde büyük rol oynadığını görüyoruz.
Hayvanlara gösterilen haklardan bile mahrum tutularak dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze’de zaman ayarlı soykırıma tabi tutulan Filistinliler, siyonist rejimin insafa gelip ölümcül ablukaya son vermesi ve bazı kapıları açmasını beklemek yerine bütün kapıları tamamen kırma kararı aldı.
Çünkü siyonist rejim 1948’de yüz binlerce Filistinliyi kitlesel olarak yurtlarından sürdüğü Nekbe projesinden sonra 1967’de de Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Çölü’nün işgal edildiği Naksa projesini devreye soktu.
2017’den bu yana ise işgal altındaki bölgeleri ilhak etme planı devrede. Bunun için de Filistinlileri sistematik katliamlardan geçirme, mülksüzleştirme ve topraklarından sürme stratejileri uygulanıyor.

***

Fakat Hamas’ın direnişi siyonist rejim ve ona arka çıkan Batılı suç ortaklarının bütün bu kirli planlarını altüst ediyor. Unutmayalım ki Gazzelilerin üçte ikisi 1948 tarihli BM Kararı uyarınca geri dönüş hakkına sahip mültecilerdir.
Nitekim işgal altındaki Sderot’a giren Hamas savaşçılarının 1948’de siyonist milisler tarafından etnik temizliğe tabi tutulan ve Sderot adını alan Huj köyünden gelen mültecilerin torunları olduğu söyleniyor. Diğerleri ise İsraillilerin Zikim adını verdiği Hirbiya köyündenmiş. Filistinliler bu çıkışlarıyla ‘düşünülemeyen eylemi’ yaparak topraklarına geri dönme iradesini gösterdi aynı zamanda.
Bu tarihi ve radikal irade, küresel çapta bir teveccühe mazhar oldu. Batı dışındaki dünyayı hiç olmadığı kadar ittifaka itti. Rusya ve Çin’in bile jeopolitik vizyonlarını bu küresel gelişmeye göre güncellediğini görüyoruz.
Zira bu yeni küresel bilinç ve kararlılık, post-siyonist döneme girdiğimize işaret ediyor. Bu yeni tablo Filistinlilere kurtuluş getirirken Türkiye, Çin ve Rusya liderliğindeki yeni dünyanın ise meşruiyetini hem bölgesel hem küresel düzeyde daha da sağlamlaştıracaktır.
Dolayısıyla ABD liderliğindeki Batı’nın maruz kaldığı hegemonik çözülmeden siyonist rejim de nasibini alacak. Bu bağlamda Hamas’ın saldırısı bir milat olacaktır. İsrail ne yapsa da hangi katliam ve soykırım planlarını uygulasa da bölgeye dayatılan siyonist paradoksu miadını doldurdu. İsrail sonrası yeni bir Ortadoğu için bütün şartlar oluşuyor, geri sayım başladı artık.

Yorum yapın