• Cum. Eki 10th, 2025

Türk dünyasında birliktelik ruhu: TDT Gebele Zirvesi

ByAltan Izzet

Eki 10, 2025
Türk dünyasında birliktelik ruhu: TDT Gebele Zirvesi

Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) 12. Zirvesi, geçtiğimiz günlerde, 6–7 Ekim 2025 tarihinde Azerbaycan’ın Gebele kentinde düzenlendi. Üye devletlerin (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan) ve gözlemci üyelerin (Macaristan, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) tümünün, en üst düzeyde katılımlarıyla dikkat çeken zirve, bir dönem bir kesim tarafından “geçici bir heves” veya “siyasi bir rüya” olarak tanımlanan Türk dünyası içinde derinleşen ilişkilerin, TDT gibi bir profesyonel ve organizasyonel bir yapının da katkısıyla 20 yıldan kısa bir sürede, siyasetten ekonomiye, sosyal ve kültürel iş birliğine kadar nasıl hızla yol alabildiğini tekrar gösterdi.

Rusya, ABD ve Çin’in başta Türk Dünyası’nın da merkezi bölgesi niteliğindeki Avrasya’da süren kıyasıya rekabeti, yeni dönem TDT bünyesindeki diplomatik ilişkilerin bir adım daha ileriye taşınabileceğini ve somut iş birliği alanlarının iyice belirginleşebileceğinin sinyallerini vermektedir. Bu özet analizimizde de son Gebele Zirvesi marjında ele alınan hususları, küresel ve bölgesel fırsat ve sınamalar temelinde tekrar gözden geçirmeyi hedefliyoruz.

Gebele Zirvesi’nde neler konuşuldu?

Zirvenin gerçekleştiği Azerbaycan’ın pozisyonu, şüphesiz son dönem ABD’den, Çin’e çok-taraflı diplomasisi ve bilhassa Ermenistan’la uzun yılların düşmanlığını bugün rafa kaldırmış ve anılan ülkeyle hızla iş birliği çalışmalarına devam eder bir aktör konumunda dikkat çekmektedir. TDT’nin resmî dönem başkanlığı da bir sonraki yılın aynı dönemine kadar Kırgızistan’dan Azerbaycan’a zirve çerçevesinde devredilmiştir.

Zirvenin resmî ana temalarından biri bu açıdan, “Bölgesel Barış ve Güvenlik” olurken; bölgesel istikrarın güçlendirilmesi, bilhassa Güney Kafkasya, Suriye, Ukrayna ve Türk dünyasının yakın çevresindeki diğer alanlarda barış ve huzura katkı sunulması hususları özel olarak ele alındı. Bu çerçevede, en başta TDT üyelerince de Azerbaycan-Ermenistan arasında her yönden süratle ilerleyen yakınlaşmanın ve barış sürecinin olumlu karşılandığı teyit edilerek, bir bakıma ileriki yıllarda bu iki ülke arasındaki birlik ruhunun, stratejik Kafkasya-Türkistan hattının işlerliğiyle de uyumlu olacağı, esasen tüm Avrasya için de buna bağlı siyasi ve iktisadi olumlu gelişmelerin kayda geçeceği zirve marjında yinelenmiş oldu.

Bunun yanında ilave güvenlik, savunma ve iş birliği konuları, TDT çatısı altında güvenlik iş birliğinin derinleştirilmesi, terörle mücadele, göç ve konsolosluk alanlarında pekiştirilmeye müsait diğer alanlar da konuşulan başlıklar arasında dikkat çekti. “Sembolik bir birliktelikten güçlenen bir bölgesel örgüt”e şeklinde özetlenebilecek ana bir başlığın basına da bu Zirve sonrasında daha çok yansımaya başladığı/başlayacağı düşünülebilir. Zira ortak güvenlik anlayışından, ortak ticari yollara ve ortak alfabeye kadar her yönden genişletilmiş bir perspektif ortaya konmaya devam etmektedir.

Buna ilaveten, tüm dünyada hâkim olan güncel tartışmalar da gündemde yer almıştır ki bunların en başında yapay zekâ merkezli konular sayılabilir. Bu gibi konuların artık TDT içinde de sıkça konuşulmaya başlanacağı bu zirvede bazı devlet başkanlarının söylemlerinden iyice anlaşılmıştır. Özellikle geçen haftalarda, ayrı bir Dijital/Yapay Zekâ Bakanlığı kurulması kararı alan Kazakistan ve Devlet Başkanı Tokayev’in bu meyanda Türk dünyası içindeki iş birliği önerileri de ayrıca önemli görülebilir.

Zirve çerçevesinde bir ortak “Yatırım Fonu” önerisi de görüşülmüş, ayrıca “TDT+”/ “OTS+” isimli bir format üzerinde de organizasyonun yeni dönemde diğer dış ortaklarla (AB, ASEAN, Arap Birliği vb.gibi) daha esnek bir işbirliği biçimi oluşturması yönünde, anlayış birliği oluşmuştur. Bu tür genişletilmiş diyalog ve birlikteliklerin, başta geniş Avrasya’da ve küresel düzlemde TDT’ye görünürlülük ve diplomasi kabiliyetleri açısından olumlu tesir edeceğinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

TDT önünde stratejik engeller ve çözüm önerileri

Tabiatıyla önemli görülebilecek zirve ve temaslar dışında hâlen üzerine gidilmesi gereken konu başlıklarına bu manada tekrar dikkat çekmek gerekir: Örneğin, yapılan çoğu yorum ve değerlendirmeye göre; TDT hâlâ NATO, AB veya ASEAN gibi kurumsal bir derinliğe ulaşmış görünmemektedir. Kararlar genellikle lider diplomasisi ve zirve sonuç bildirgeleri üzerinden ilerlemekte olup, daimi sekretarya ve önemli destekleyici kurumlar (TürkPA, TÜRKSOY, Türk Akademisi vb.) var olsalar da bağlayıcı güçler açısından sınırlar söz konusu olabilmektedir.

Üye ülkeler arasındaki ekonomik kapasite farkları da bazı konularda hızla karar alınmasına mani olabilmektedir. Özellikle enerji ihracatçısı (Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan) ile sanayi-üretim ağırlıklı (Türkiye, Özbekistan) ekonomiler arasında belirebilen siyaset ve çıkar farklılıkları bölgesel ve küresel reel-siyasetin normali olarak algılanmaya devam etmektedir.

Alfabe ve dil birliği sorunu, bu zirvede de sıkça konu olduğu üzere aşılması gereken diğer önemli hususlardandır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle yeniden vurguladığı Latin alfabesine geçiş çağrısı, kimlik birliği açısından önemli ama hâlâ çözülmemiş bir konudur. Bazı üye ülkelerde dilsel geçişin, tarihinin ağırlığı ve bunun yarattığı toplumsal nedenlerle yavaş ilerlediği bir gerçektir. Rusya gibi sadece siyasi değil, iktisadi ve kültürel gücünü de pek çok açıdan farklı yollarla kullanmaya devam eden ülkelerin varlığı ise bu bağlamda diğer önemli bir dış etmen olarak masada durmaktadır.

TDT’nin iktisadi açıdan en önemli hedeflerinden biri olarak görülen Orta Koridor (Trans-Hazar hattı) ise hâlâ tüm ülkelerce, en azından fikirsel boyutta, tam bir entegrasyon gerektirmektedir. Hazar’ın statüsü, buradan geçişler, gümrük süreçleri, demir yolu standardizasyonu gibi konular iş birliğini kısıtlarken son dönem Başkan Trump öncülüğünde bu konuda başta Azerbaycan-Ermenistan ara buluculuğundan başlayarak ABD etkisini bölgede yeniden canlandırmaya çalışan girişimler ise Türk dünyasının özünden ve kendi bağımsızlığından kaynaklanan girişimlerin önünde bir sis perdesi olarak algılanabilmektedir. Bazı devlet yetkililerinin ve uzmanların doğal olarak, ister ABD ister Rus ve hatta daha “pragmatik” görünen Çin menşeli olsun, farklı kaynaklardan gelen iş birliği girişimlerinde kuşkucu kalmaları sürecin doğal sonuçları olarak algılanmaktadır.

Üyeler arasındaki dış politika öncelikleri ve üye olunan bazı ana şemsiye örgütler de, direkt olarak yüz yüze görüşmelerde ve zirvelerde gündeme getirilmese de arka kapı diplomasilerinde ve uzman istişarelerinde konu edilebilmekte, buradan kaynaklanan farklılıkların derin iş birliği önüne set çekebildiğini göstermektedir (örneğin Türkiye’nin NATO üyeliği, Azerbaycan’ın Güney Kafkasya önceliği, Kazakistan’ın çok yönlü dış politikası/Rusya’yla paydaş Avrasya stratejisi, Özbekistan’ın zaman zaman kendi içine dönük denge siyaseti gibi farklı güvenlik vizyonları bulunuyor). Bu gibi durumlar, ortak savunma veya güvenlik politikası geliştirmeyi elbette en başta fikirsel ve toplumsal konsensüs boyutlarında zorlaştırabilmektedir.

Türk dünyasında hem denge hem birlik

Devam eden sınamalar ve bahsettiğimiz stratejik bazı engellere karşı, Türk dünyasında son dönem etkin şekilde artarak süren birliktelik ruhunun en başta tarih ve kültürden gelen bir mirastan beslendiği açıktır. Son zirvede de farklı vesilelerle ele alınan dijital dönüşüm, bilim-teknoloji, eğitim ve kültür konuları bu kapsamda bir bütün hâlinde düşünülebilir; TDT’nin en başta 2009 yılında “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” gibi bir platform şeklinde oluşturulduğu gerçeğini de bize bir şekilde tekrar hatırlatır. Yani askerî ve yıkıcı gücün sadece Avrasya ve Türk dünyası coğrafyasını değil, tüm dünyadaki farklı alanları olumsuz etkileyebildiği dünya düzeninde; “yumuşak güç” olarak ifade edilen, insanlara ve toplumlara dair soyut iş birliği alanlarının, Türk dünyasını da yeni dönemde daha da yakınlaştırabilecek ana unsur olduğu gözden kaçmamalıdır.

Bu çerçevede esasen Soğuk Savaş’ın hemen ardından 1992 yılında kurulduğu bilinen ve bu yönde ilk “Türk dünyası ortak girişimi” olarak parlayan etkin kültür kurumu TÜRKSOY’un halen faaliyetlerini, bu defa TDT koordinasyonunda, artırarak sürdürmesi; buna ilave akademik ve bilimsel araştırmaların merkezi hâline gelen Türk Akademisi gibi kurumların, yumuşak güç tesisinde yeni projeleri ve bilhassa araştırma ve düşünce hayatına destek unsurları, yakın geleceğe yönelik daha ümitvar bir perspektifte ilerlenmesini sağlamaktadır. Nitekim Gebele Zirvesi’nde de anılan bu kurumların önemleri teyit edilerek artarak desteklenmeleri hususunda görüş birliği oluşmuştur.

Zirvede üye ülke liderlerinin (Aliyev, Erdoğan, Tokayev, Caparov, Mirziyoyev) konuşmalarında da sadece güvenlik ve stratejik iş birliği, terörizm, sınır güvenliği, siber tehditler, düzensiz göç gibi çok boyutlu riskler ve bunlar karşısında ortak refleks geliştirilmesi gerekliliğine değil, iktisadi ve kültürel bakımdan önemli diğer başlıklara da artan atıf bu açıdan kayda değerdir.  Dijital dönüşüm ve yapay zekâ çağında başta dilsel ve kültürel altyapı uyumu açısından somut etkilerin -toplumsal düzlemlerde ve bilhassa genç kuşaklar içinde- artarak süreceği açıktır. Buna bağlı olarak da tarihin bazı dönemlerinde, öncelikle siyasi saiklerle ve reel-politiğin aparatları aracılığıyla derin çizgilerle ayrılmaya çalışılan Türk halklarının bu surette birbirini daha iyi tanıdığı, anladığı ve gerçek bir birlikteliğe zemin hazırladığı döneme ise -başta TDT gibi kurumların hızlandırıcı etkisiyle- çoktan girilmiştir.

https://www.star.com.tr/dunya/turk-dunyasinda-birliktelik-ruhu-tdt-gebele-zirvesi-haber-1970336/

By Altan Izzet

Altan, uluslararası ilişkiler ve dünya siyaseti üzerine uzmanlaşmıştır. Küresel krizlerden diplomatik ilişkiler ve toplumsal hareketlere kadar geniş bir perspektifle yazılar yazar. Araştırmacı gazetecilik anlayışıyla farklı coğrafyalardan bilgileri derler ve okuyucuya anlaşılır şekilde sunar. Uzmanlık ve Beceriler: Uluslararası politika ve diplomasi Tarihsel analiz ve karşılaştırmalar Çok kaynaklı haber araştırması Akademik rapor incelemeleri Akıcı ve analitik yazım