Nüfusun yaşlanması büyümeyi etkiler – NURULLAH GÜR

Türkiye’de nüfus yaşlanıyor. 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 8.7 milyon oldu. Yaşlanma eğilimi hızlandığı takdirde, emek yoğun sektörlerde rekabet avantajı iyice azalır, girişimcilik sönümlenir ve sosyal güvenlik sistemi tökezler

Ülkelerin demografik yapısı, ekonomi üzerinde oldukça belirleyicidir. Gençlerin ağırlıkta olduğu ülkelerde talep canlıdır. İç talepteki hareketlilik, şirketleri dinamik tutar. Yeni mal ve hizmet geliştirmeye dönük motivasyon artar. Gençlerin risk alma ve yeniliklere kafa yorma eğilimleri daha yüksektir. Genç toplumlardan daha fazla girişimci çıkar. Genç nüfus, işgücüne katılımı besleyerek de üretime katkı verir.

Nüfus yaşlandıkça ekonomi dinamizmini kaybeder, verimlilik ve büyüme rakamları geriler. Japonya yaşlanmaya dayalı müzmin durgunluğun yaşandığı en bariz örnektir. Birçok Avrupa ülkesi ve hatta ABD nüfustaki yaşlanmanın olumsuz etkilerini hissetmeye başladılar. ABD için yapılan güncel bir çalışmanın sonuçlarına göre, 60 yaş üstü nüfusun oranındaki her yüzde 10’luk artış, kişi başına düşen GSYH’yi yüzde 5.5 oranında azaltıyor.

ORAN ÇİFT HANEYE YÜKSELDİ

Bu konuyu açmamdaki sebep, Türkiye’de yıllardır övündüğümüz genç nüfusun artık yaşlanmaya başlamasıyla ilintili. TÜİK bu hafta 2023 yılına dair oldukça detaylı demografik veriler paylaştı. Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2018 yılına kıyasla tam yüzde 21.4 oranında artarak 8.7 milyon oldu. Böylece, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı, beş yıl içerisinde yüzde 8.8’den yüzde 10.2’ye yükseldi. Türkiye, yaşlı nüfus oranı sıralamasına göre 184 ülke arasında 67. sırada yer alıyor. Şu an yaşlı nüfusun oranı açısından dünya ortalamasına oldukça yakınız. Ama birkaç sene sonra dünya ortalamasına kıyasla görece yaşlı ülkeler kategorisine geçeceğiz. Projeksiyonlara göre, yaşlı nüfus oranının 2030’da yüzde 12.9, 2080’de ise yüzde 25.6 olacağı öngörülüyor.

YAŞLANMAYI GECİKTİRMEK

Çalışma çağındaki 100 kişiye düşen yaşlı sayısını gösteren yaşlı bağımlılık oranı, son beş yılda 2.1 puan artış kaydederek yüzde 15’e yükseldi. Bu oran hem işgücüne katılım hem de sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından son derece önemlidir. Yaşlı bağımlılık oranı Mısır’da yüzde 8, Hindistan’da 11.6, Meksika’da 15.3, Çin’de 20, ABD’de 31.3, Almanya’da 41.4 ve Japonya’da 54.5 seviyesinde. Ortanca yaş, nüfusun yaşlanmasına dair bilgi sunan bir başka göstergedir. Yeni doğan bebekten toplumdaki en yaşlı bireye kadar ülkedeki tüm bireylerin yaşlarını küçükten büyüğe doğru sıraladığınızda ortada kalan kişinin yaşına ortanca yaş denir. Türkiye’de ortanca yaş son beş yılda 32’den 34’e yükseldi.

Ortanca yaş Mısır’da 24, Hindistan’da 28, Meksika’da 29, Çin’de 38, ABD’de 39, Almanya’da 45 ve Japonya’da 49’dur. Yaşlanma eğilimi hızlandığı takdirde, emek yoğun sektörlerde rekabet avantajı iyice azalır, girişimcilik sönümlenir ve sosyal güvenlik sistemi tökezler. Tüm bunlar ekonomik büyümeyi yavaşlatırken, kamu maliyesini büyük bir yükün altına sokar. Türkiye’de nüfusu ortanca yaş itibariyle artık 20’lere çekmek mümkün değil. Nüfus projeksiyonları ortanca yaşımızın 2030’da 35.6’ya, 2080’de 45’e yükseleceğine işaret ediyor. Ama doğru politikalarla en azından bu yaşlanmayı geciktirmek mümkün olabilir. Bunun için öncelikle doğum oranının azalmasına olan neden etmenlere yoğunlaşmak gerekiyor. İşgücü piyasasını iş-aile yaşam dengesini gözeten bir hale getirmek çok kritik. Bunun yanı sıra, kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Konut fiyatlarının makul seviyelere inmesini sağlayacak ve böylece toplumdaki konut sahipliği oranını yükseltecek politikalara da ihtiyaç var. Bu politika önerileri daha çok ekonomik tarafla ilintili olanlar. Hiç kuşkusuz konunun sosyal boyutlarıyla ilgili kapsayıcı politikaları da göz ardı etmemeliyiz.

Yorum yapın