AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten MKYK sonrası çarpıcı İsrail yorumu: Nazilerin yaptığını Netanyahu yapıyor

BATI MEDYASINA ELEŞTİRİ

Dünyanın her tarafında bu sesi yükselten bütün insanlara, sivil toplum örgütlerine şükranlarımızı sunuyoruz. Şükranların en büyüğü Türkiye’deki sivil toplum örgütleridir. Aynı şekilde 1,5 milyonun üstünde İstanbul’da il teşkilatımızla gerçekleşen mitinge katılan, destek veren sivil toplum örgütlerine teşekkürlerimizi arz etmek istiyoruz. Medya ve siyasetçiler tarafından hain bir dil kullanılıyor. ‘İsrail’in kendini savunma hakkı var’ diyenler, ‘İsrail’e kırmızı çizgi önermiyoruz’ dediler. ‘Bu istediğin kadar insan öldürebilirsin’ anlamına gelmektedir. ‘İsrail ile Filistinli gruplar içerisinde çatışma çıktı’ deniyorsa bilin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır. Şu cümleyi duyduğunuzda daha da dikkatli olun ‘taraflara itidal tavsiye ediyoruz’ deniliyorsa, bilinmek gerekir ki İsrail bir yere saldırmıştır buna tahsisat verilmemesi için çağrı yapılıyor demektir.

Bir cümlede çatışmada ‘Filistinli kadın ve çocuklar hayatını kaybetti’ okuyorsanız İsrail kadın ve çocukları hedef gözeterek saldırmıştır. Herhangi bir yerde şu cümleyi sık okursunuz “Filistinliler bir İsraillinin arabasını taşladı”. İsrailli insanların üzerine devam etmiştir, bunu da ‘taşladı’ diye haberleştirirler. ‘Kudüs’te kaynağı belli olmayan patlama duyuldu’ derler. Bu şu demektir, İsrail askerleri Mescid-i Aksa’ya ses bombalarıyla saldırmıştır. Böylesine ikiyüzlü bir dil.

ABD VE AVRUPA SEYREDİYOR

İsrail’e müzahir bazı yazarların, izlenme organları ‘Küdüs İsrail’in bölünmez başkenti’ diyorsa bilin ki, bunlar Filistin’i topyekûn ortadan kaldırmak ve Filistinleri oradan tamamen uzaklaştırmak için siyaset peşinde koşmaktır. Maalesef bu ikiyüzlü dilin halen kullanıldığını görüyoruz. Tıpkı işgalciye yerleşimci denilmesi şeklinde şu anda aynı literatür devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız dirençli bir şekilde diplomasisini yürütüyor. Dünya halklarının umut verici bu dayanışması, aynı şekilde 121 ülkenin konuyu kınayan karar tasarısına imza atması daha çok çalışılması gerektiğini göstermektedir.

Bu siyasetin gerisinde Netanyahu hükümetinin Filistin davasını kriminalize etme çabasını görmek lazım. Bütün Filistin davasını kriminalize etme peşinde koşuyor. Dini argümanlardan, kehanetten meseleyi din temelli savaşına dönüştürme şeklinde bir tutum izliyor. Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmekle meseleyi çözebileceğini zannediyorlar. Oraya cenk gemisi, nükleer denizaltı göndermenin hiç asla hiç kimseye faydası olmayacaktır.

Yorum yapın