Alerjiyi önlemenin yolu atalarımız gibi yaşamak

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji ve Astım Bilim Dalı önceki başkanı Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, çocukluk çağında sık görülen alerjileri ve nedenlerini anlattı. Hacettepe Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri çalışmalarda ülkemizde alerjilerin zamanla şekil değiştirdiğini gördüklerini söyleren Prof. Dr. Şekerel, bu durumu şöyle açıkladı: “Çünkü insanoğlu neyle yaşarsa ona alerji geliştirir. Önceleri kedi köpek bahçede beslenirken, şimdilerde artan kentsel yaşam ile artık evlerimizde yaygın bir şekilde besleniyor. Bu da beraberinde kedi ve köpek alerjisinde 2 kattan fazla bir artışı getirdi. Önceleri park, bahçe ve yol kenarlarına yerel ağaçlar dikilirdi. Oysa son 10 yılda arizona servisi gibi hem görselliği yüksek hem de sıcaklık değişimlerine dayanıklı ağaç türlerinin dikimi çok yaygınlaştı. Bu da beraberinde arizona servi polen alerjisinde 10 kata yakın bir artışa neden oldu. İklim değişikliği ile artık kara kış yaşamaz olduk ve bu da Avrupa’dan gelen arsız zaylan gibi istilacı otların ülkemizde yaygınlaşmasına neden oldu. Artık özellikle Karadeniz kıyı şeridinde ve Bolu-Düzce gibi bölgelerde arsız zaylan polen alerjilerine daha çok rastlar olduk. Karasal iklimin hâkim olduğu yerlerden kıyılara göçenlerde, rutubetli yerlerde sık görülen ev tozu akar alerjisine rastlamaya başladık.”

DOĞAL YAŞAMA DÖNMEK ŞART

Alerjilerin gelişimini engellemenin doğal yaşama geri dönmek ile mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şekerel, şunlara dikkat çekti: “Bugünkü anlayışımız alerjilerin sadece atopik bünyeden ileri gelmediği yönünde. Son 20 yılda alerjilerin görülme sıklığında 2 kata yakın artış olması değişen yaşam koşullarımız ile ilişkilendirilmektedir. Araştırmalar alerji gelişiminin sezaryen doğumların, bebek beslenmesinde anne sütü kullanımının azalmasının, aşırı hijyenik yaşama çabasının, fazla antibiyotik kullanılmasının, endüstrileşmenin, batı tipi yaşam biçiminin tercih edilmesinin, doğal yaşamdan kopuşun ve bebeklerde ek gıdaya başlamanın geciktirilmesinin yol açtığı düşündürmektedir. O yüzden de atalarımızın yaşam biçimine yani doğal yaşama geri dönebildiğimiz takdirde alerjileri azaltabileceğimizi inanıyoruz.”

BU ALERJİLER YAŞAM BOYU SÜRER

ATOPİK egzamanın her 5 bebeğin birinde, besin alerjisinin ise her 15 bebekten birinde görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Şekerel, “Ülkemizde yaşamın ilk yılında atopik egzama bebeklerin yüzde 15-20’sinde görülürken, besin alerjisi sıklığı ise yüzde 5-7 arasındadır. İlerleyen yaşla birlikte hem atopik egzama, hem de süt ve yumurta gibi besin alerjilerinin bir kısmı ortadan kalkar. Ancak fındık, ceviz, antep ve kaju fıstığı gibi kabuklu ağaç yemişleri ve susam besinlerine karşı gelişen alerjilerin çoğu yaşam boyu devam eder ve ülkemizde erişkin çağının önde gelen besin alerjileri haline gelirler” dedi.

EVCİL HAYVAN ALERJİLERİNE DİKKAT!

Prof. Dr. Şekerel, çocukluk çağında polenler, ev tozu akarı, evcil hayvan ve küf başta olmak üzere başka alerjilerin ortaya çıkmaya başladığını söyleyerek, “Bu alerjilere astım ve alerjik rinit gibi hastalık tabloları da eşlik eder ve astım, çocukluk çağında yüzde 10’a, alerjik rinit ise artarak ergenlik çağında yüzde 25 gibi bir sıklığa ulaşır” dedi.

BESİN ALERJİSİNDEN KORUNMAK İÇİN

Bebekleri besin alerjisinden korumak için ek besinlere gecikmeden başlanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Şekerel, “Besin alerjenleri egzamalı deriden veya solunum yolundan girerek besin alerjisi gelişmesine yol açıyorlar. Besinlerin sindirim sistemi yoluyla alınması ise toleransı geliştiriyor. Bu nedenle günümüzde bebeklerde alerjik potansiyeli olan tüm besinlere yaşamın ilk 4 ile 8 ayları arasında başlanmasını öneriyoruz” dedi.

Yorum yapın