Eğitim seviyesi yüksekse Alzheimer riski azalıyor

Dünyada yaşlı nüfusun artması nedeniyle, Alzheimer hastalığının görülme oranında ilerleyen yıllarda ciddi bir artış yaşanması bekleniyor. Alzheimer’ın, tüm dünyada 57 milyon, Türkiye’de ise 700 bin kişiyi etkisi altına aldığı açıklandı. 2050 yılında 140 milyon kişiye Alzheimer teşhisi konulacağı tahmin ediliyor. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nün bu yılki teması ise, hastalıkla ilgili erken teşhise ve risk faktörlerine dikkat çekmek amacıyla ‘Çok erken değil, çok geç değil’ olarak belirlendi.

ALZHEİMER İLACI ONAY ALDI

Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, 2023 yılının hastalığın tedavisinde önemli gelişmelere sahne olduğunu belirterek “Amerikan Sağlık ve İlaç Dairesi (FDA), bir Alzheimer ilacına tam kullanım onayını verdi. Bu ilaç, Lecanemab adı verilen bir molekül ve beyinde hastalıkta biriken amiloid isimli proteinleri temizliyor” dedi. Prof. Dr. Bilgiç, yeni 2 ilaç hakkında şu bilgileri paylaştı:

“Bu ilaç özellikle hastalığın erken dönemindeki hastalarda yaklaşık yüzde 30 ile 35’lik bir hastalık yavaşlaması sağlıyor. Bu, Alzheimer hastalığının tedavisinde şimdiye kadar elde edilen en önemli başarı. Ancak ilacın nadir de olsa oldukça ciddi yan etkileri de mevcut. Bu yıl aynı mekanizma ile etki eden başka bir ilacın da çalışması yayınlandı. Bu ilaç da hastalarda hastalığı yavaşlatıyor. Yan etki profilleri de her iki ilacın oldukça benzer. Tedavi öncesi bir genetik inceleme yapılması da öneriler arasında. Her iki ilacın da henüz ülkemizde mevcut kullanımı yok.

ŞEKER BAKAR GİBİ ALZHEIMER TANISI KOYMAK MÜMKÜN

Alzheimer hastalığı tanısı için kan biyobelirteçleri üzerinde durulduğunu belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bedia Samancı, şöyle dedi: “Günümüzde tanı koyarken en güvenilir yöntem ‘belden su alma’ diye bilinen işlemle beyin omurilik sıvısındaki hastalık ile ilişkili bazı proteinlerin düzeyine bakmaktır. Ancak son dönemde kandan da tanı koyulabilmektedir.

Günümüzde bazı kan biyobelirteçleri gelişim aşamasını geçip ticarileşmiş ve günlük kullanıma girmiştir. Diğer bir çalışma ise diyabet hastalarının yıllardır kullandıkları parmaktan kan şekeri ölçümüne benzer bir şekilde basit bir parmaktan kan testi ile Alzheimer hastalığını tespit edebilen araştırma oldu.”

ÜNİVERSİTE MEZUNLARININ DEMANS RİSKİ DÜŞÜK

YAPILAN büyük ölçekli bir çalışma eğitim seviyesinin demans ve Alzheimer riskini etkilediğini ortaya koydu. Türkiye Alzheimer Derneği Marmara Şube Başkanı Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede, şunları söyledi: “Bu çalışmalar, eğitim süresi arttıkça demans riskinin azaldığını ve her eklenen eğitim yılı için demans gelişme riskinin düştüğünü göstermektedir. Örneğin, lise ve üniversite mezunlarının demans riski, ortaokul ve altı seviyesinde eğitim almış kişilere göre anlamlı bir şekilde daha düşüktür. Daha yüksek eğitim seviyesine sahip bireyler, beyinlerinde Alzheimer hastalığı ile ilgili birikimler olsa bile buna karşı etkili bir şekilde direnirler ve zihinsel işlevlerini koruyabilirler. Yüksek eğitim düzeyi ile birlikte karmaşık bir mesleğe sahip olmanın demans riskini daha da azalttığı görülmektedir. Ayrıca her yaştaki eğitim Alzheimer’e karşı savunmada etkilidir. Yaşam boyu sürdürülen eğitsel ve mesleki aktiviteler, Alzheimer riskini neredeyse yarı yarıya yüzde 47 oranında azaltır.”

AKDENİZ TİPİ BESLEN VE ONLAR GİBİ YAŞA

Beslenmenın, demansın başlangıcında önemli olduğunu söyleyen Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin, “Akdeniz tipi beslenme Alzheimer’a karşı etkili bir beslenme şekli olarak kanıtlandı. Ayrıca, Alzheimer riski taşıyan bireylerde dahi, Akdeniz tipi diyetin uygulanmasıyla bu risk azaltılabilir. Geleneksel Akdeniz tipi diyeti, yüksek miktarda zeytinyağı, meyve, kuruyemiş, sebze, tam tahıl, balık ve kümes hayvanı tüketimi ile karakterizedir. Akdeniz tipi diyetin sadece besin seçimleriyle değil, aynı zamanda Akdeniz’de yaşayanların yaptığı gibi keyifli ve uzun sofralarda, sosyal etkileşim içinde tüketilmesinin de koruyucu etkisini artırabileceğidir. Bu da sosyal etkileşimin ve toplumsal bağların, besinler kadar korunmada önemli bir faktör olabileceğini göstermektedir.”

Yorum yapın