Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘jet yakıtı’ yalanına sert tepki: İftira atanları asla unutmayacağız!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

Ramazan Bayramı’nı ruhuna uygun bir şekilde kırgınlıkları giderdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi perçinlediğimiz bir kardeşlik şölenine dönüştürdük. Rabbimden bizleri daha nice Ramazan-ı Şeriflere ve bayramlara ulaştırmasını niyaz ediyorum.

9 güne çıkardığımız bayram günlerinde ciddi bir araç ve gemi trafiği yaşandı. Kara, hava ve demiryollarının kullanımı 120 milyonu geçti. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk.

Sadece Osmangazi Köprümüzden geçen araç sayısı 941 bini aştı. İstanbul Havalimanı’nda 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 11 bin 260 yolcuyla 2024 en yüksek rakamına ulaştı.

ANTALYA’DAKİ TELEFERİK FACİASI

Bayramın üçüncü günü Antalya’da meydana gelen teleferik faciasıyla hepimizin yüreklerini dağlanmıştır. 1 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 17 vatandaşımızın yaralandığı bu elim kazada 174 vatandaşımızda saatlerce kabinlerde mahsur kaldı.

23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşımızın tamamını burunları kanamadan kurtardık.

Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru olanlara dair yargımız süratle harekete geçmiştir. Bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklanmış, 8 kişi hakkında adli kontrol kararı verilmiştir.

“HİÇ KİMSE SİYASİ KİMLİĞİNİ ÖNE SÜREREK SORUMLULARI ADALETTEN KAÇIRAMAZ”

Daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin diğer kurumlarını töhmet altında bırakmaktan kaçınmamıştır.

Aynı vicdansızlığı bayramdan önce Beşiktaş’ta meydana gelen yangın faciasında da gördük. Rızkının peşindeki 29 emekli kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne de muhalefet cephesinden kayda değer bir tepki gelmedi.

Hak, hukuk, adalet için Van’a koşanlar Beşiktaş’taki facia için tek bir adım bile atmadılar. Hiç kimse siyasi kimliğini öne sürerek sorumluları adaletten kaçıramaz.

Siyaset kurumunun eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin geliştirilmesine çaba sarf etmesi Türkiye için çok daha yararlı olacaktır.

SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİRECEĞİZ

31 Mart seçim maratonunu tamamladık. Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği ağırbaşlı tavrı takdirle karşılıyoruz. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını değerlendireceğiz. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan son seçim propagandasının 31 Mart ile beraber safsatada ibaret olduğu anlaşılmıştır. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır. Rüşdünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisi bu seçim sürecinin en büyük galibidir.

PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ TARTIŞMALARI KAPANDI

Hükümet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasimizin standartlarını yükseltmeye devam edeceğiz. Türkiye 16 Nisan halk oylamasıyla yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya noktayı koymuş yönetim modeli tercihi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana olmuştur. 14 – 28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun mevcut sisteminin daha da iyileştirmesine mesai harcamasının çok daha faydalı olacağına inanıyorum.

ACİL SORUNLARIMIZA ODAKLANDIK

Ülkemizin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kalmasıyla birlikte seçim tarihi boyunca gidiş gelişler asıl meselelere son verilme dönemidir. Ekonomi, güvenlik, deprem, terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Kovid 19 salgınıyla başlayan küresel ekonomik kriz özellikle enflasyon boyutuyla devam ediyor.

MİLLİ GELİR 1.1 TRİLYONU AŞTI

Türkiye olarak yakın çevremizdeki gerilimlerin ve çatışmaların etkisiyle bu olumsuzlukların yansımalarını hissediyoruz. Bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritamıza bağlı kalıyoruz. Geçen sene uygulamaya koyduğumuz OVP sonuçlarını görmeye başladık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1.1 trilyon doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11. ekonomisiyiz. 2024’ün ilk çeyreğine ait veriler ihracatın büyümemize katkı sağladığını ortaya koyuyor. Mart ayı ihracatımız ise 22 milyar 578 milyon doları buldu. Bu rakamla en yüksek 3. mart ayı ihracat değerine ulaştık. İhracatın ithalatı karşılaşma oranı yüzde 75’i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4’e yaklaşacağına inanıyoruz.

ENFLASYONLA MÜCADELE

Dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında 32.4 milyona ulaştı. Bizim de sorunumuz enflasyon baskısıdır. Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun yol açtığı sıkıntıları biliyoruz. Bu konuda tavrımız enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik. Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu zamanla hep birlikte iyi göreceğiz. Yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren düşüşe geçmesini bekliyoruz. Uyguladığımız politikaların etkisiyle cari açıkta daralma başladı. Ocak ayında yıllık cari açık 15 milyar dolar azaldı. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti.

Sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizde bu sektörde özgüven kazandık. Günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. Hedef günlük 100 bin varile ulaşmak. Gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari’de yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarı taşıyacağız. OVP’yi güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. Yakında kamuoyuyla paylaşacağız.

Türkiye’nin geleceği yatırım, üretim, istihdam ve ihracatla şekillenecektir. Hedeflerimize ulaşacağız. Dünya savaşların, çatışmaların, sosyal çalkantıların kıskacında adeta kıvranırken Türkiye bölgesinin istikrar adası olma vasfını korumaktadır. Bunun gerisinde dengeli ve ilkeli siyaset ile savunma sanayi alanında elde ettiğimiz tarihi başarılar vardır.

İŞGALCİ İSRAİL’İN KATLİAMLARI

Gazze krizinin ilk gününden itibaren ateşin bölgeye yayılma riskine dikkat çektik. Gerilimin daha fazla tırmanmaması için de her seviyede yoğun gayret gösterdik. Türkiye, bugün yola çıkan 3 bin 774 tonluk 9’uncu iyilik gemisiyle birlikte Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülke konumunu perçinlemiştir.

Hükümetimiz maalesef çok haksız, insafsız ithamlara maruz kalmıştır. Özellikle böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye katliamların çok öncesinde askeri amaçla kullanabilecek hiçbir malzemenin satışına izin vermemiştir. 13 sene önce çatışmalar ilk başladığında Suriyeli komşularımıza nasıl kucak açtıysak Ukrayna’da savaştan kaçanlara nasıl sırtımızı dönmediysek Sudan’daki kardeş kavgasını bitirmek için nasıl kendimizi paraladıysak Gazze krizinde kardeşlik vazifemizi hakkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz.

“GERİLİMİN BİRİNCİ MÜSEBBİBİ NETANYAHU VE GÖZÜNÜ KAN BÜRÜMÜŞ YÖNETİMİDİR”

Hafta sonu yaşanan hadiseler hem batının çifte standartlı tutumunu hem de tüm bölgeyi sarabilecek savaş ihtimalinin çok uzak olmadığını göstermiştir. Problemin kaynağı doğru tespit edilmelidir. Sadece 13 Nisan gecesine bakarak değerlendirmede bulunmak hakkaniyetli olmayacaktır. 7 Ekim’den bu yana İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provokatif adımlar atmaktadır. İsrail’in Şam’daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Birkaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Oysa burada öncelikle kınanması gereken Netanyahu’nun tam kendisidir. Gazze’de kadın çocuk bebek demeden 34 binden fazla masumu katleden, basın mensuplarını öldüren, okulları, kiliseleri, camileri, tam 193 gündür gözleri önünde soykırım uygulayan tüm bunlarla birlikte kamuoyu baskısını azaltmak için her türlü şımarıklığı sergileyen Netayahu’dan başkası değildir. Şurası tartışmasız bir gerçektir 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin birinci müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir.

Yorum yapın